Strateji, liderliğin temel bir bileşeni kabul edilir ama birçok lider, stratejileri ve işlerinin geleceği üzerine düşünmeye zaman bulamaz. Bu yazıda, liderlerin stratejik düşünmeye daha fazla zaman ayırmasını engelleyen iki ana engel olduğu tespiti yapılıyor: İlki, şirketlerin genellikle uzun çalışma sürelerini teşvik etmesi ve böylece masasına bağlı kalan çalışandan nadiren yenilikçi fikirler çıktığı gerçeğidir. İkincisi ise, çoğu kişinin insanların meşgul olduklarını düşünmelerini istemesidir. Bu algı çılgınlığı nedeniyle yaratılan sanal bir yoğunluk stratejik düşüncenin önünde bir set gibi durmaktadır. 

Bu dış ve iç baskılara rağmen stratejik düşünme çok da büyük bir zaman yatırımı gerektirmez. Kolaylıkla ertelenebilecek veya havale edilebilecek işleri tespit etmek için zamanınızın “gerçekte” nereye gittiğini iş takip kaydı tutarak ortaya çıkarabilirsiniz. Son olarak, kültürümüzün çoğuna hakim olan “meşgul=çalışkan” algısını yıkmak için aktif çalışma içinde stratejik düşünmeye zaman ayırabilirsiniz. 

Abraham Lincoln “Eğer bir ağacı kesmek için bir saatim olsaydı, ilk kırk beş dakika sadece baltamı bilerdim.” demişti. Baltanızı keskin tutun.

Hemen hemen her lider stratejik düşünceye önem verir ve daha fazla zaman ayırmak istediğinden şikâyet eder. Hatta birçoğu danışmanlık şirketlerinden aldıkları hizmetin sadece kendi zaman yoksunluklarının sonucu olduğunu dile getirir. 10 binden fazla üst düzey liderlerin katıldığı güncel bir ankette [1] liderlerin % 97’si stratejik düşünce ve planlamanın kuruluşlarının başarısı için en önemli liderlik davranışı olduğunu söylemektedir. Ve yine başka bir çalışmada [2], ankete katılan liderlerin tam %96’sı stratejik düşünmeye zamanlarının olmadığından şikayet etmektedir. 

Elbette hepimiz yapılması gereken işleri, katılmak zorunda olduğumuz toplantıların baskısı altındayız ve hesaplamalara göre [3] 1 günde aldığımız ortalama 126 e-postalardan bunaldık. Ancak liderlik iddiasında olanlar, zorunlu olduğunu iddia ettikleri şeylere öncelik vermek için bazı adımlar atabilirler. Aksi takdirde hedefleri ile eylemleri arasındaki bu kadar büyük bir ayrışmayı nasıl açıklayabilirler?

Neden 1: Fazla Mesai ve Meşguliyet Ödüllendiriliyor

Öncelikle sorunu tespitten başlayalım. Neden herkes bu kadar meşgul? The Economist’in yazısına göre [4] zaman yoksunluğunun kaynağı, şirketler tarafından genellikle bilinçsizce uygulanan fazla mesai teşvikleridir. Modern ekonomide, kıdemli profesyoneller için bile üretkenlik için daha fazla mesai yapmak gerektiği şeklinde kültürel baskı vardır. Araştırmalar, haftada 50 saatten fazla çalışan çalışanların, daha düzenli çalışan ama aynı işi yapan meslektaşlarına göre %6 daha fazla prim veya mesai ücreti kazandığını göstermiştir.

Masaya bağlı kalmak, daha fazla e-posta göndermenizi sağlayabilir, ancak yenilikçi ve stratejik düşünme için asla bir pencere olmayacaktır. Zaten araştırmalar [5], haftada 50 saatten fazla çalışanların verimliliğini düştüğünü de net şekilde ortaya koyuyor. Stanford Üniversitesi’nde yapılan bir başka araştırmaya göre [6], yaratıcı düşünceyi gerçekten güçlendiren şeyin ise, özellikle dışarıda kısa bir yürüyüş yapmak gibi aktiviteler olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu tarz bir davranış, fazla mesaiyi ödüllendiren bir kurumsal ortamda cezalandırılabilir.

Neden 2: Meşguliyet Net Bir Statü Göstergesi

Stratejik düşünmenin önündeki bir başka engel de içsel olabilir. Araştırmalar [7] ABD’de, meşguliyetin bir sosyal statü göstergesi olarak kabul edildiğini gösteriyor. Yani başkalarına sürekli meşgul olduğumuzu ve çok çalıştığımızı söyleyerek, üstü kapalı olarak çok aranan ve değerli bir çalışan olduğumuzu öne sürüyoruz. Çünkü bu, profesyonel başarımızın net bir göstergesi. Bu nedenle yöneticiler, meşgul olmanın sağladığı öz saygı faydalarından vazgeçme konusunda bilinçaltında isteksizler.

Başkalarına sürekli meşgul olduğumuzu ve çok çalıştığımızı söyleyerek, üstü kapalı olarak çok aranan ve değerli bir çalışan olduğumuzu öne sürüyoruz. Çünkü bu, profesyonel başarımızın net bir göstergesi.

İşte bu ezberlenen meşguliyet gibi bizi stratejik düşünce ve planlı olmaktan uzaklaştıran iç ve dış baskılar göz önüne alındığında, bireysel başarı için ihtiyaç duyacağımız zamanı yaratabileceğimiz üç yol var.

  1. İlk olarak, stratejik düşünmenin çok fazla zaman gerektirmediğini hatırlayın. Bu çok önemli, çünkü sıkı bir planlama ve strateji oluşturmak için işten tamamen kopmak, uzun bir izin alıp dinlenmek, yalnız kalmak veya mental konsantrasyon programlarına girmek gerekmez. Sınırlı bir süre ve aynı miktarda sorumlulukla bile, tüm bekleyen görevlerinizi tek bir yere yazarak görevlerinizi basitleştirebilirsiniz. Bu şekilde işleri öncelik sırasına koyabilir, stratejik olarak planlama yapabilirsiniz. Bu şekilde bir şeyi unuttuğunuz hissiyle de uğraşmazsınız.
  2. İkincisi, zamanınızın gerçekte nereye gittiği konusunda net ve dürüst olun. Günlük programlama yazılımları aracılığıyla rahatlıkla saatlerinizi nereye harcadığınızı öğrenebilirsiniz. Birleştirebileceğiniz, erteleyebileceğiniz veya gereksiz olan şeyleri ortaya koyarak kazanacağınız haftalık iki saat, günlük koşuşturmacanın dışına çıkmak ve bir strateji oluşturup düşünmek veya stratejinizi iyileştirmek için fazlasıyla yetecektir.
  3. Son olarak, kültürümüzdeki örtük “meşgul = çalışkan” çerçevesinin dışına çıkıp, bundan vazgeçerek ve derin stratejik düşünmeye daha elverişli bir çerçeve benimseyin. Derek Sivers’a göre, “Meşgul olmak, başka birinin programının insafına kaldığınızda olan şeydir”.

Tüm bunlara ek olarak, statü ve takdir görme adına yoğun gözükme çılgınlığından vazgeçebilmenin gerçek bir erdem göstergesi olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Meşguliyet hakkında düşünme şeklimizi bir statü göstergesinden bir kölelik işaretine dönüştürerek, her gün masalarımızda uçuşan yükümlülüklere hayır demek daha da kolaylaşabilir.

Abraham Lincoln’ün “Eğer bir ağacı kesmek için bir saatim olsaydı, ilk kırk beş dakika sadece baltamı bilerdim” sözünden akla gelen şu kısa hikayeyle yazımızı sonlandıralım:

İki arkadaş, ormanda ağaç kesme işi almışlardı. Birincisi işe oldukça hızlı başlamıştı. Sabah erkenden kalkıyor, hiç durup dinlenmeden hatta öğle yemeği bile yemeden çalışıyor, akşam da evine diğer arkadaşından geç gidiyordu.

İkincisi ise arkadaşı kadar çalışmıyordu. Yorulduğunda mola veriyor ve akşam hava kararmaya başlayınca da evinin yolunu tutuyordu. Bir hafta geçmişti çalışmaya başlayalı. Birinci adam ne kadar çalıştığını göstermek için “Kestiğimiz ağaçları sayalım” teklifinde bulundu. Saydılar.

Sonuç şaşırtıcıydı. İkinci adam arkadaşından daha fazla ağaç kesmişti. Birinci adam öfkelendi: “Bu nasıl olabilir? Bir hafta boyunca durup, dinlenmeden çalıştım. Ama sen işe bende sonra gelip erkenden gittin, gün boyunca verdiğin molalarda dinlendin. Bu nasıl adalet ve nasıl iştir ki senin kestiğin ağaçlar benimkinden fazla?”

İkinci adam sakin ve kendinden emin tavırla arkadaşını yanıtladı: “Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Sen durmadan çalışırken, ben arada bir dinleniyor, bir yanda da baltamı biliyordum. İnsanın baltası keskin olunca ağaçları daha az çabayla kesebiliyor.”

Sizler de iş yoğunluğuna dalıp baltanızı bilemeyi unutmayın.

Bu yazı daha önce Alper Şahin’in LinkedIn profilinde yayınlanmıştır.

Kaynakça:

[1] Kabacoff, R., Develop Strategic Thinkers Throughout Your Organization, Harvard Business Review, 2014

[2] Horwath, R., The Strategic Thinking Manifesto, Strategic Thinking Institute, 2012

[3] The Radicati Group, Email Statistics Report, 2015-2019

[4] https://www.economist.com/christmas-specials/2014/12/20/why-is-everyone-so-busy

[5] https://www.cnbc.com/2015/01/26/working-more-than-50-hours-makes-you-less-productive.html

[6] Oppezzo, M., & Schwartz, D. L. Give your ideas some legs: The positive effect of walking on creative thinking, Journal of Experimental Psychology: Learning, Memory, & Cognition, 2014

[7] Belezza, S., Paharia, N., Keinan, A., Why Americans Are So Impressed by Busyness, Harvard Business Review, 2016

[8] Clark, D., If Strategy Is So Important, Why Don’t We Make Time for It? Harward Business Review, 2018

About the Author

Alper Şahin

Marketing & Advertising Specialist

Her şeyin bir şeyini, bir şeyin ise her şeyini bilmektir prensibim. Tüketici perspektifinden bakıp satışa ve faydaya yönelik çözümler üretiyorum. Probleme değil, çözüme odaklanıyorum. Belki de başarımın anahtarıdır bu!

View All Articles